Ramazan ayının ulvi havası şehrimizin üzerine
çöker, adeta bu havayı teneffüs eder, içimize çekerdik. Komşular arası
yardımlaşmanın ve dolayısıyla yakınlaşmanın o büyük hazzını şah damarımızda
hissederdik. Bayram Çocukları gibi, bayramın gelmesini, el öpmeyi, şeker
toplamayı bayram gelmeden hayal eder, bayram günlerini coşkuyla eda ederdik.
Arife günü yapılan bayram hazırlıkları bizim için ayrı bir heyecandı. Özellikle
lokma tatlısına çok sever, son orucumu bir an önce açarak lokma tatlısını
afiyetle yemeği beklemeye bayılırdım. Komşuların ellerinde yapılan tatlı
sinileri sıra sıra fırınların yollarını tutarlar, bir an önce hazırlıkların
bitirilmesi telaşıyla evlere dönülürdü. Bayram kıyafetlerini bir sır gibi
saklayan biz çocuklar. Bayramda kıyafetimizin beğenilme hayaliyle sabahları zor
ederdik. Evlerin önüne yakılmış ateşlerin üzerinde kızartılan börek kokuları
mahalleyi sarar, biz çocuklar bütün heyecanımızla ellerimizde tepsilerle komşu
komşu börek dağıtmaya çıkardık.
Ayrı bir önemi vardı bayramların. Arife günü anne babalarımız ellerimizden
tutarak, aile kabristanına gider yakınlarımıza dualar ederdik. Bu biz çocuklar
için çok önemli bir ziyaret biçimi idi. İlk defa ölümün varlığını ve
sevdiklerimizle öbür dünyada beraber olacağımızı bu ziyaretlerde öğrenirdik.
Kabristanda yakınlarımızın manevi olarak bayramını kutlar ve anne babamızın pek
de idrak edemediğimiz gözyaşları içerisinde evimize dönerdik. Bizim için
onların manevi varlığı her zaman arkamızda hiç bitmeyen bir güç ve kalkan
olarak kalırdı.
Bayramın ilk günü öncelikle aile büyüklerimizin ellerini öper, bin bir sevinç
ve heyecanla koşar eğlenirdik. Daha sonra yakın akrabaları bir bir gezerek
ellerini öper, onların hayır dualarını alırdık. Onların vermiş olduğu harçlıkları
elimizde hiç eksik olmayan naylon poşetlere koyardık. Komşu ziyaretleri bir
başka olur, başımızı okşayan bize değer veren insanlara minnet ve gıpta ile
bakardık.
Biz büyükleri saymayı ve küçükleri sevmeyi hep bayramlarda öğrendik.
Yardımlaşmayı, birbirine değer vermeyi, sevip sevilmeyi, aile bağlarının nasıl
birbiriyle kenetleştiğini bayramlarda idrak ettik. Yine geçmişimizin ne denli
önemli olduğunu bizim belli bir seviyeye gelmemizde kabristanda yatan
yakınlarımızın ne denli katkısı olduğunu ve kutsal değerlere saygı duymayı yine
bayramlarda öğrendik.
Şimdi yine Arifeler, bayramlar ve bayram çocukları var. Yine aileler var. Ancak
kavramlar ve anlayışlar bize çok yabancı geliyor. Çocuklarımız bayram
tatillerini kendilerine bir seyahat fırsatı olarak algılıyorlar. Anne babalar
artık gezi planlarını bayramlara göre yapıyorlar. Çocuklar bayram tatilini
internernet kâffelerde oyun oynayarak geçiriyorlar. Yaşlı ve yalnız başına
yaşayıp ta beni bir arayan soran olur mu diyen komşuların kapılarını hiç çalan
kalmadı. Eski bayram heyecanlarını çocukların gözlerinde görmek mümkün değil
artık. Mezarlıklar dua bekleyen yüzlerce yakınlarımızla dolu.
Komşu ziyaretleri en asgari düzeye indirilmiş durumda. Yardımlaşmalar dahi
belli bir geleneğin zoraki yaşayışı misali yapılabiliyor. Bir şeyler kaybolmuş
bizlerden, sanki bir şeyleri eksik yaşıyor gibiyiz. O tatlı heyecanlara ve o
eski saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde yaşanan bayramları hep arıyor
gözlerimiz. Ama ümitsiz miyiz? Asla… Bir gün yeniden bayramın o güzelliklerini
huşu içerisinde yaşayacağımıza inancımız sonsuzdur. Değişmeleri anlıyor ve
saygı ile karşılıyorum. Ama lütfen her yeni güzelliğin eski güzelliklerle
birlikte yaşaması için çalışalım.
Bayram Çocukları gibi hepiniz şen ve esen kalın.